İlk Hidroelektrik Santrali Nerede Kuruldu Türkiye? Psikolojik Bir Mercekten İnsan ve Enerji İlişkisi Bir psikolog olarak her zaman insan davranışlarının ardındaki güdüleri merak ederim. Neden üretiriz? Neden doğayı dönüştürme isteği duyarız? Belki de enerjiyi ararken aslında kendimizi anlamaya çalışıyoruzdur. Türkiye’nin ilk hidroelektrik santralinin hikayesi, yalnızca teknolojik bir gelişme değil; aynı zamanda insan zihninin, duygularının ve toplumsal bilinçaltının bir yansımasıdır. Türkiye’nin İlk Hidroelektrik Santrali: Suyun Gücünden Doğan Psikolojik Dönüşüm Türkiye’nin ilk hidroelektrik santrali, 1913 yılında Tarsus’ta kurulmuştur. O dönemde Osmanlı İmparatorluğu, sanayileşme sürecinin eşiğindeydi ve bu küçük tesis, büyük bir zihinsel devrimin sembolüydü. Psikolojik açıdan bu olay, yenilik arayışının ve insanın…
Yorum BırakYaratıcı Fikir Pazarı Yazılar
Çok hapşırmak neye işarettir? Belki de sadece alerji değil, geleceğin “biyolojik sinyal dili”dir. Beden, sessizce toplumsal stresin, çevresel kirliliğin ve dijital çağın görünmez baskılarının çevirmenliğini yapıyor olabilir. Gelecek hakkında konuşmak, hapşırmak kadar doğal ama bir o kadar da beklenmedik bir refleks. Bugün burnumuzun ucunda hissettiğimiz o kısa sarsıntı, yarının sağlık, çevre ve hatta teknoloji anlayışına dair bir önsezi taşıyor olabilir. “Çok hapşırmak neye işarettir?” sorusunu sadece tıbbi değil, kültürel, sosyolojik ve hatta dijital bir işaret olarak düşünelim. Çünkü bedenin küçük tepkileri, geleceğin büyük trendlerini fısıldıyor olabilir. Çok hapşırmak artık sadece alerji değil, veri sinyali Hapşırık, biyolojik bir refleks olarak başlasa…
Yorum BırakHınzır Nereye Bağlı? Felsefi Bir Yolculuk Üzerine Düşünceler Bir filozof, dünyayı anlamaya çalışırken çoğu zaman tek bir sorunun etrafında döner: İnsan neden böyle davranır? Bu sorunun altındaki yanıt, yalnızca ahlakın değil, bilginin ve varlığın da doğasına uzanır. “Hınzır nereye bağlı?” sorusu, tam da bu derin düşünsel alanlarda yankılanır. Çünkü burada “hınzır”, bir karakter özelliğinden çok, insanın varoluşsal eğilimlerini temsil eder: çıkar, zeka, oyunbazlık, strateji ve bazen de masum bir kurnazlık. Peki, bu hınzırlık doğuştan mı gelir, yoksa koşullar mı şekillendirir? Hınzır olan birey kime, neye veya hangi değere bağlıdır? Etik Perspektif: Hınzırlığın Ahlakı Etik, insanın eylemlerine yön veren değerleri inceler.…
Yorum BırakYarın Ne Kandili Var? Farklı Bakış Açılarıyla Manevi Bir Gecenin İzinde Bir Geceden Fazlası: Kandillerin Hayatımızdaki Yeri Bazı sorular vardır ki cevabı sadece bir tarih değil, aynı zamanda bir anlam taşır. “Yarın ne kandili var?” sorusu da tam olarak böyledir. Çünkü bu soru, sadece takvime bakıp bir isim öğrenmek için sorulmaz; o geceye yüklenen anlamı, gelenekleri ve insanlarda bıraktığı duyguları da beraberinde getirir. Kandiller, İslam dünyasında manevi atmosferin en yoğun hissedildiği gecelerdir. Ancak her kandil, her birey için aynı anlamı taşımaz. Kimi için derin bir ibadet gecesi, kimi için çocukluğundan kalan tatlı bir hatıradır. Üstelik bu gecelere bakış açısı, çoğu…
Yorum BırakHicri Ayının İlk Günü Ne Zaman? Felsefi Bir Bakış Felsefenin her zaman merak ettiği, her olgunun ardındaki anlamı sorgulamak, zamanın da ötesine geçmeyi gerektirir. Zaman, evrensel bir kavram olarak insan zihninin algıladığı bir gerçeklikten daha fazlasıdır. Zamanın doğası, varlık ve gerçeklik arasındaki ilişkiyi anlamaya çalışırken, dini ve kültürel takvimler de bu ilişkileri farklı açılardan gözler önüne serer. Hicri ayı, İslam dünyasında zamanın akışını belirleyen bir takvim olarak, üzerinde derinlemesine düşünülmesi gereken bir semboldür. Ancak hicri ayının ilk gününün ne zaman başladığı sorusu, sadece astronomik bir mesele olmanın ötesine geçer; ontolojik, epistemolojik ve etik boyutlarıyla da ele alınması gereken bir sorudur.…
Yorum BırakHepsi Grubu Ne Zaman Ayrıldı? Edebiyatın Işığında Bir Dağılmanın Hikâyesi Kelimenin büyüsüne inanan bir edebiyatçı olarak, her ayrılığın bir hikâye taşıdığına inanırım. Her vedanın ardında bir sessizlik, her sessizliğin içinde ise yarım kalmış bir cümle gizlidir. Hepsi Grubu’nun dağılması da tıpkı bir romanın son sayfasındaki kırılma gibidir: beklenir, hissedilir ama geldiğinde içimizde bir yankı bırakır. Bu yazıda, “Hepsi Grubu ne zaman ayrıldı?” sorusuna yalnızca kronolojik bir cevap değil, aynı zamanda edebi bir çözümleme sunacağız. Çünkü bazen bir müzik grubunun hikâyesi, bir karakterin iç çatışmasından, bir dostluğun çözülüşünden veya bir romanın trajik finalinden daha az dokunaklı değildir. Bir Hikâyenin Başlangıcı: Dört…
Yorum BırakHelmint Kaça Ayrılır? Bilimin ve Tarihin Işığında Bir İnceleme Tıp tarihi, insanın görünmeyen düşmanlarla mücadelesinin uzun bir hikâyesidir. Bu hikâyede helmintler, yani halk arasında bilinen adıyla bağırsak solucanları, hem korkunun hem de bilginin konusu olmuştur. Antik dönemlerde doğaüstü güçlerle açıklanan bu varlıklar, zamanla modern bilimin inceleme nesnesine dönüşmüştür. Günümüzde ise “Helmint kaça ayrılır?” sorusu, sadece biyolojik bir sınıflandırma değil; insanlığın doğayı anlama çabasının bir yansımasıdır. — Helmintlerin Tarihsel Arka Planı İlk helmint gözlemlerine M.Ö. 1500’lerde Mısır papirüslerinde rastlanır. O dönemlerde bu canlılar, büyü ya da ilahi ceza olarak yorumlanmıştı. Ancak Antik Yunan’da Hipokrat ve Aristo, bu varlıkların doğadan geldiğini, hastalıkların…
Yorum BırakMerhaba dostlar, bugün size yalnızca tarihten değil, insan ruhundan da bir hikâye anlatmak istiyorum. “Osmanlı Hanedanı şimdi nerede?” diye sorduğunuzda, aslında sadece bir soyun değil, bir devrin, bir duygunun, bir kimliğin izini sürüyorsunuz. Gelin, birlikte bu yolculuğa çıkalım. — Bir Sabah İstanbul’un Sessizliğinde Başlayan Hikâye Sabahın ilk ışıkları Boğaz’ın sularında titrerken, yaşlı bir adam Eminönü’nde bankta oturuyordu. Adı Selim’di. Yüzündeki çizgiler sadece yaşın değil, geçmişin yükünü de taşıyordu. Yanına genç bir kadın geldi — Elif. Tarih öğrencisiydi, tezini “Osmanlı Hanedanı’nın Günümüzdeki İzleri” üzerine yazıyordu. Selim Bey, ona bakıp hafifçe gülümsedi. “Herkes hanedanı tarih kitaplarında arıyor kızım,” dedi, “oysa onların hikâyesi…
Yorum BırakErkek Çocuklarda Cinsellik Ne Zaman Başlar? Edebiyat Perspektifinden Bir İnceleme Bir Edebiyatçının Gözünden: Kelimenin Gücü ve Dönüştürücü Etkisi Edebiyat, kelimelerin gücünden doğar; kelimeler, düşüncelerin, duyguların ve hikayelerin şekillendirilmesinde bir aracı olur. Bir kelimenin bir ruhu olduğu gibi, her bir hikaye de insanın iç dünyasını anlatma çabasıdır. İnsanlığın en temel halleri, korkuları, arzuları, ve tutkuları edebi anlatılarla dile gelir. Cinsellik, tıpkı insan doğasının diğer karmaşık yönleri gibi, hem kültürel hem de bireysel bir deneyim olarak edebiyatın en eski ve en çok işlenen temalarından biridir. Erkek çocuklarda cinsellik konusu da, edebi bir bakış açısıyla ele alındığında, yalnızca biyolojik bir evre değil, aynı…
Yorum BırakEren Bakıcı Çocuğu Var mı? Gerçekler, Söylentiler ve Kamuoyunun Merceği Ünlülerin özel hayatları, halkın meraklı dikkatinde her zaman farklı bir alan oluşturur. Sözcüklerin gücüyle yaşamı anlatmaya çalışan bir yazar olarak, “Eren Bakıcı çocuğu var mı?” sorusunu yalnızca bir magazin detayı olarak değil; kimlik, gizlilik, kamuoyunun hak talepleriyle özel hayat sınırları arasındaki gerilim çerçevesinde ele alacağım. Tarihsel Arka Plan: Ünlü Kimliği ve Özel Yaşamın İncelikleri Türkiye’de sanatçıların özel yaşamlarına dair merak, Osmanlı saray divanlarından Cumhuriyet dönemi mektuplarına kadar uzanan bir gelenektir. Edebiyatımızda şairin aşkları, yazarın çocukları, sanatçının yalnızlığı metinlerde sıklıkla yer bulur. Medya çağıyla birlikte bu merak, gündelik yayıncılık biçimlerine taşındı;…
Yorum Bırak